Gölbaşı'nın Son Hali

Gölbaşı’nın son hali üzerinde konuşmak istiyorum. Şöyle etrafıma bir baktığımda yapılan çok şey var ama yapılmayan veyahut yanlış yapılan o kadar çok şey var ki. Hadi gelin biraz bam teline dokunalım

Gölbaşı'nın Son Hali

Gölbaşı’nın son hali üzerinde konuşmak istiyorum. Şöyle etrafıma bir baktığımda yapılan çok şey var ama yapılmayan veyahut yanlış yapılan o kadar çok şey var ki. Hadi gelin biraz bam teline dokunalım.

‎ Diyelim ki; istediğimiz her şey karar alıcılar tarafından hemen yapılacak olsun ve şikâyet ettiğimiz her şeyden sorumlu olanlar halkın önünde, adalet önünde hesap versin. Ne güzel olur değil mi? Bir de eğer yanlış bildiğimiz bir şeyler varsa halka açıklansın. Ben Gölbaşı için ne isteyebilirim acaba.

‎Öncelikle Adıyaman’ın en büyük ilçesi olan Kahta’nın ya bağımsız il olması ya da il merkezinin Kahta’ya taşınmasını isterim. Ama öncelikle bağımsız bir il olması bizim açımızdan, daha iyi olur. Hatta Kahta dışındaki tüm ilçe ve Şehir merkezi içinde iyi olur. Neden mi? Söze ne hacet ağalar pınarın gözünde oturmuş tüm suyu kendi tarlalarına salmışlar. Yatırım için ödenek gelir nereye ne yapılacağına onlar karar verir, insaflı olsalar eyvallah hep bana rep bana. Okul açılacak olur ali cengiz oyunu ile bir bakmışsın hop bizlerden alınmış. Nereye? Nereye olacak Kahta’ya. Resmi kurumlara eleman alınacaktır, gel hemşehrim kütüğün Kahta ise işin hazır. Aman neyse herkes ne olduğunu çok iyi biliyor zaten şimdilik bu kadar yeter bu konu.

‎İlçemiz için yapılan TOKİ’nin yaptırdığı deprem konutları. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Muazzam büyüklükte bir inşaat alanı var. Ama aklıma takılan birkaç soru var. Müsaadenizle onları soracağım. 

‎-Ya Allah aşkına Gölbaşı’nda yer mi bitti ki, şehir merkezi ile görsel bağı bile olmayan 7 km uzaklıktaki dağ desen dağ değil, tepe desen tepe değil, ova desen ova değil coğrafik olarak en berbat yeri seçtiniz. Deprem fay hattından uzak diyecek birileri, ama eski Ozan köyü ile Besni’nin YeniKent bölgesinde geçen fay hattının tam üzerinde bu yer. Hazine arazisi diyecekler, arazi maliyetini öne sürecekler, sanki sırf ağaç başına millete verdikleri paraları alanlardan haberimiz yok. Ya şehir merkezinde sıvılaşma var uzak duralım derseler, peki ağam bu sıvılaşma dün vardı da bugün yok mu, ilçe merkezindeki rezerv alanlar başka memlekette mi diye sormadan edemiyorum gerçekten.

‎Başka bir konu İlçe merkezimizin içinde geçen Demir yolu, deprem sonrası Pazarcık-Malatya arası hasar gördüğünden dolayı yenileniyor. Eski hasar görmüş raylar, köprüler, geçitler her şey söküldü ve yenileniyor. Kasım-Aralık aylarında rayların kaba döşenmesi bitmiş, istasyon civarının zemin güçlendirmesi yapılmıştı. Rayların üzerinde yürüyüş yaparken kot farkı ve yamukluk dikkatimizi çekiyordu. Tam bitmemiş düzeltirler herhalde diye düşünüyordum. Geçen hafta döşenen raylarla istasyon arasındaki bağlantıyı yapmaya başladılar. Aaaa bir de ne göreyim, döşenen yolun bir kısmını tekrar söküyorlar nedeni kot farkını hesaplayamamışlar. Demir yolumuz 1950’li yıllarda döşenmiş, en son 2012 mi 2013 mü rayların yenilenmesine şahit olmuştum. Demir yolu ip gibiydi ve istasyonun oradan bakınca ta kıyının virajına kadar aynı kot’daydı. Şimdi ise son teknoloji araçlar ile koca koca mühendisler ölçüm aletleri ellerinde onca mesai harcayarak, çocukların çamurla ev yapması gibi bir görüntü var karşımızda. Ne diyeyim, gözünüz görmüyorsa burnunuzun deliği de mi görmüyordu?

‎Gelelim şehir içine, anladık deprem sonrası yıkım tam olarak bitmedi, söküm işleri azda olsa devam ediyor. Ya Allah aşkına bu belediye ne yapıyor, yazın tozdan, kışın çamurdan ne zaman kurtulacağız. Artık yeter da, ne yürüyecek kaldırım, ne yol var. Geçen yıl karayolunun altına yalanda olsa yarı mucur yarı asfalt döktüler. Üzerinde sadece bir kış geçti, yollarda öyle çukurlar oldu ki her biri çağa mezarı kadar. Şimdi bunların üzerlerine tekrarda tesfiye malzemesi döküyorlar. İki gün sonra eskisinden beter oluyor. Arabalarda ne ön düzen kaldı ne teker, mübarek sanki sürülmüş tarlada ralli yapıyoruz. Bu çile ne zaman bitecek ufukta kara gözükmüyor buradan bakınca.

‎Ya belediyenin ağaç budama daha doğrusu ağaç katliamına ne demeli. Bu park bahçe işlerini yapanların bu ağaç düşmanlığı nereden geliyor. Her geçen gün etrafımızda ağaçlar azalıyor. Adamlar fırsatı hiç kaçırmıyor yeter ki ağaç olsun testere hazır. Daha çok söylenecek şeyler varda bugünlük bu kadar yeter.

‎Son olarak;

‎İçinde bulunduğumuz asrın soykırımcı İsrail’i ve onun destekçilerini lanetleyerek bitirmek istiyorum. “Allah’ın laneti zalimler üzerine olsun”. Kan emici vampirler, kuduz köpekler. İnsanlıktan nasibini almamış yaratıklar. Bizlere de yazıklar olsun, su üstünde sürüklenen saman gibi hiçbir etki ve tesiri olmayan işlerle uğraşarak gözümüzün önünde canlı canlı izlediğimiz zulmü durduramadığımız için. Bahanelerimiz çok, laf çok ama icraat yok. Toplanmak, yürüyüş yapmak, boykot yapmak, sosyal medyada acıklı müzikle video çekmek, belki birkaç kuruş yardım etmek, benim gibi birkaç satır yazı yazmak bu zulmü durdurmaya yetmiyor, yetmeyecekte. Evet, bunlar gereksiz değil ama sadece bunlar gerçeği değiştirmiyor. Hatice’ye değil, neticeye bakmak gerekiyor. Günün sonunda olan Filistinli bebeklere, çocuklara, kadın ve yaşlılara mahsum ve mazlum sivillere oluyor.