Depremin Ruh Sağlığına Etkileri

Depremin Ruh Sağlığına Etkileri
Gölbaşı deprem

 

Deprem, sadece fiziksel yapıları yıkmakla kalmaz. Aynı zamanda insan ruh sağlığı üzerinde de kalıcı izler bırakabilir. Özellikle büyük felaketler, toplumsal düzeni derinden sarsar. Kişilerin hayatını kökten değiştiren olaylardır. Depremler travma yaratma potansiyeline sahiptir. Depremin hemen sonra korku, kaygı ve belirsizlik duygularıyla başa çıkmaya çalışırken, bu duyguların etkisi orta ve uzun vadede daha derinleşebilir.

İlk etapta deprem mağdurları, hayatta kalmanın verdiği şok ve fiziksel yaralanmaların yanı sıra, kaybedilen sevdiklerinizin acısını da yaşarlar. Bu süreçte, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik sorunlar hızla gelişebilir. Deprem, insanların duygusal dengesini sarsar, güven duygusunu yok eder ve toplumda büyük bir belirsizlik oluşturur. Bireyler, daha önce normal olarak kabul ettikleri bir dünyada artık güven duygusunu kaybetmiş hissederler. Bu, birçoğunda kalıcı bir kaygı bozukluğu veya depresyon belirtilerine yol açabilir.

Ruh Sağlığınızı Önemseyin

Orta vadede ise depremin etkileri, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de hissedilmeye başlar. Depremzedeler, evlerini kaybetmiş olabilir ve yeniden inşa süreci bazen yıllar alabilir. Bu uzun süreli belirsizlik, duygusal olarak tükenmişlik hissine yol açabilir. Ayrıca, deprem sonrasında iş gücü kaybı, ekonomik zorluklar, çocukların eğitiminde aksaklıklar gibi toplumsal problemler de ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. İnsanlar, geleceğe dair umutsuzluk hissine kapılabilir ve depresif bir ruh haline bürünebilirler.

Uzun vadede ise depremin psikolojik etkileri, genellikle bireylerin iç dünyasında daha derinleşmiş ve kalıcı hale gelir. Bu dönemde, sürekli bir stres hali, kaygı düzeylerinin yüksek olması ve toplumsal desteğin yetersizliği, ruh sağlığında daha karmaşık problemlere yol açabilir. Depremzedeler, gelecekteki herhangi bir sismik aktiviteye karşı aşırı korku geliştirebilir ve hatta normal yaşantılarında da depresyon, anksiyete gibi daha kronik hale gelen sorunlarla karşılaşabilirler. Çocuklar ve gençler için bu etkiler daha derin olabilir; çocuklar, sürekli güvensizlik ve kayıp hissi ile büyüdüklerinden, duygusal ve psikolojik gelişimlerinde kalıcı hasarlar oluşabilir. Çocuklar ve gençlerin bu süreci doğru anne baba tutumları ile atlatabileceklerini akılda tutmakta yarar var.

Aile Bağları ve Deprem

Sosyal açıdan bakıldığında ise, depremler, aile ilişkilerini de zayıflatabilir. Kişisel ve toplumsal travmalar, bireylerin birbirlerine olan güvenini sarsabilir. Bu durum, toplumda yalnızlık, izolasyon ve güvensizlik duygularını artırabilir. Özellikle deprem sonrası toplumsal destek yetersizliği insanların yalnızlık hissini artırabilir.

Depremler kısa vadede fiziksel yıkıma yol açsa da, orta ve uzun vadede ruh sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratır. Depremzedelerin yalnızca fiziksel iyileşmeleri değil, duygusal ve psikolojik iyileşmeleri de büyük önem taşır. Toplumsal destek, psikolojik müdahaleler ve uzun vadeli rehabilitasyon süreçleri, bu etkilerin hafifletilmesinde kilit rol oynar. İnsanların ruhsal sağlığına dair yapılan çalışmalara gereken önemin verilmesi, bir toplumun iyileşmesinde temel taşlardan biri olacaktır. Diğer yazılarımı okumak için bursapsikolog.org sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Klinik Psikolog Şahin UÇAR

www.bursapsikolog.org